29 Mayıs 1453

29 Mayıs 1453

  • 24

29 Mayıs 1453: Fetih Günü Adım Adım Neler Yaşandı?

28 Mayıs 1453 gecesi, Konstantinopolis'in surlarının önündeki Osmanlı ordugahı, binlerce meşalenin ışığı ve tekbir sesleriyle aydınlanıyordu. Surların içinde ise bin yıllık şehrin sakinleri, kiliselerde dualar ederek korku ve umutsuzluk içinde son gecelerini geçiriyorlardı. İki taraf da biliyordu ki, ertesi gün tarihin en büyük hesaplaşmalarından biri yaşanacaktı. Fatih Sultan Mehmet, 52 gündür süren kuşatmanın sonuna gelmiş ve o büyük, nihai taarruz emrini vermişti. 29 Mayıs, sadece bir takvim yaprağı değil, bir çağın kapanıp yenisinin açıldığı, dünyanın kaderinin yeniden yazıldığı o büyülü ve kanlı gündü. Peki, o tarihi günde, gece yarısından akşama kadar adım adım neler yaşandı? Bu yazı, 29 Mayıs 1453 gününün günlüğünü tutacak ve tarihin akışını değiştiren o 24 saatin kritik anlarını bir zaman tünelinde sizlere aktaracak.

Gece Yarısından Şafağa: Son Taarruz Başlıyor

Fatih'in planı, düşmanı aralıksız ve farklı birliklerle yıpratarak direncini kırmak ve en taze, en elit birlikleriyle son darbeyi vurmaktı. Taarruz, üç ana dalga halinde planlanmıştı.

İlk Dalga: Başıbozukların Yıpratma Saldırısı (Saat 01:30 - 03:30)

Gece yarısını biraz geçe, savaş davullarının ve mehterin coşkulu temposu eşliğinde ilk hücum emri verildi. Ön saflarda, ordunun düzensiz birlikleri olan Başıbozuklar vardı. Onların görevi, surlara merdivenleri dayamak, düşmanın ilk ok ve mermi yağmurunu göğüslemek ve en önemlisi, Bizans savunmasını yormaktı. Yaklaşık iki saat süren bu kanlı ve şiddetli saldırı, Bizanslılar tarafından büyük bir güçlükle püskürtüldü. Başıbozuklar ağır kayıplar vererek geri çekildi ama görevlerini yapmış, savunmacıları fiziksel olarak fazlasıyla yıpratmışlardı.

İkinci Dalga: Anadolu Askerlerinin Hücumu (Saat 03:30 - 05:30)

İlk dalganın hemen ardından, hiç ara vermeden ikinci dalga başladı. Bu kez surlara hücum edenler, daha disiplinli ve daha iyi teçhizatlı olan Anadolu Eyaleti askerleriydi. Fatih'in devasa topları da bu saldırıya eşlik ediyor, özellikle Topkapı (St. Romanus Kapısı) civarındaki surları aralıksız dövüyordu. Savaşın şiddeti daha da artmıştı. Ancak Cenevizli komutan Giovanni Giustiniani Longo'nun liderliğindeki savunmacılar, kahramanca direnerek bu ikinci büyük dalgayı da durdurmayı başardılar.

Sabahın İlk Işıkları ve Kader Anları

Günün ağarmasıyla birlikte, savaşın en kritik anları yaşanmaya başladı. Bizans savunması yorgun ve bitkin düşmüştü. İşte tam bu sırada Fatih, son ve en büyük kozunu masaya sürdü.

Üçüncü Dalga: Yeniçerilerin Sahneye Çıkışı (Saat 05:30 sonrası)

Fatih, o ana kadar dinlenmiş olan, padişahın seçkin ve profesyonel askerleri olan Yeniçerileri bizzat hücuma kaldırdı. Yay ve kılıçlarının yanı sıra tüfek gibi ateşli silahlarla donatılmış olan Yeniçeriler, taze bir güçle ve inanılmaz bir disiplinle surlara yüklendi. Savaş, artık tam bir ölüm kalım mücadelesine dönmüştü. İşte bu anlarda, fethin kaderini değiştiren iki önemli olay yaşandı.

Kırılma Anı: Kerkoporta ve Yaralı Komutan

Yeniçerilerin yoğun saldırısı sırasında, surların kuzeybatı tarafında, Eğrikapı yakınlarında bulunan ve "Kerkoporta" adı verilen küçük bir kapının Bizanslılar tarafından yanlışlıkla açık unutulduğu fark edildi. Yaklaşık 50 kadar Osmanlı askeri bu kapıdan içeri sızarak yakındaki bir burcun üzerine sancağı dikti. Neredeyse aynı anlarda, savunmanın komutanı ve ruhu olan Giovanni Giustiniani, bir top şarapneliyle ağır şekilde yaralandı. Askerleri tarafından savaş alanından çekilmesi, savunmacılar arasında büyük bir paniğe ve komuta boşluğuna neden oldu. Surların içinde Osmanlı sancağını gören ve komutanlarının da çekildiğini duyan savunmacıların direnci tamamen kırıldı.

Fatih'in Şehre Girişi ve Ayasofya (Öğleden Sonra)

Bu kırılma anını fark eden Fatih, tüm gücüyle yüklenme emri verdi. Topkapı civarındaki surları aşan ilk askerler arasında, efsaneye göre Ulubatlı Hasan da vardı. Artık savunma çökmüş, Osmanlı askerleri dalgalar halinde şehre giriyordu. İmparator XI. Konstantinos'un da şehrin sokaklarında savaşırken öldüğü anlaşılınca, son direniş noktaları da düştü. Öğleden sonra, Fatih Sultan Mehmet, yanında vezirleri ve komutanlarıyla birlikte Topkapı'dan şehre zafer alayıyla girdi. Doğrudan Hristiyanlığın en büyük mabedi olan Ayasofya'ya yöneldi. Kiliseye sığınmış olan halka canlarının ve mallarının güvende olduğunu bildirdi. Ardından Ayasofya'da ilk ezanı okutarak ve şükür namazı kılarak, bin yıllık mabedi bir camiye çevirdi ve fethini resmen tescilledi.

Özetle, 29 Mayıs 1453, tarihin en yoğun ve en dramatik günlerinden biridir. Gece yarısı başlayan ve her dalgası bir öncekinden daha şiddetli olan planlı bir taarruz, sabah saatlerinde yaşanan kader anlarıyla birleşerek bin yıllık bir imparatorluğun sonunu getirmiştir. Bu günün adım adım anatomisi, Fatih'in askeri planlamadaki dehasını, ordusunun disiplinini ve tarihin bazen küçücük bir kapının açık unutulması gibi beklenmedik anlarla nasıl değişebileceğini gözler önüne sermektedir.

Diğer Yazılarımız

YUKARI ÇIK