Bellini'den Ali Kuşçu'ya: Fatih'in Himayesindeki Dehalar

Bellini'den Ali Kuşçu'ya: Fatih'in Himayesindeki Dehalar

  • 16

Bellini'den Ali Kuşçu'ya: Fatih'in Himayesindeki Bilim İnsanları ve Sanatkârlar

Bir liderin büyüklüğü, sadece kendi yetenekleriyle değil, aynı zamanda etrafında topladığı yetenekli insanların kalitesiyle de ölçülür. Fatih Sultan Mehmet, bu anlamda gerçek bir "yetenek mıknatısı" idi. O, kurmayı hayal ettiği cihan imparatorluğunun sadece güçlü ordular ve sağlam kanunlarla değil, aynı zamanda parlak zihinler ve usta sanatkârlarla yükseleceğini biliyordu. Sarayını, adeta bir bilimler akademisi ve bir sanat atölyesine dönüştürdü. Onun vizyonu o kadar genişti ki, bir yandan Semerkant'taki en büyük astronomi alimini İstanbul'a getirmek için elçiler gönderiyor, diğer yandan Venedik'in en meşhur ressamını kendi portresini yapması için davet ediyordu. Bu durum, onun için bilginin ve sanatın milliyetinin veya dininin olmadığını gösterir. Bu yazı, Fatih'in himayesindeki bu yıldızlar geçidinden bazı önemli isimleri, Venedikli ressam Bellini'den Semerkantlı alim Ali Kuşçu'ya uzanan o geniş yelpazeyi mercek altına alacak.

Bilim ve Hikmetin Zirveleri: Saraydaki Doğu Alimleri

Fatih, İslam ve Türk dünyasının zengin bilimsel birikimini İstanbul'da toplamak için büyük bir gayret gösterdi. Onun için bilim, imparatorluğun gücünü ve prestijini artıracak en önemli araçtı. Kurduğu Sahn-ı Seman Medreseleri, bu büyük beyinlerin ders verdiği ve yeni nesil Osmanlı aydınlarını yetiştirdiği birer merkez oldu.

Ali Kuşçu ve Matematiksel Evren

Fatih'in bilim dünyasına yaptığı en büyük transfer, şüphesiz büyük astronom ve matematik bilgini Ali Kuşçu'yu İstanbul'a getirmesidir. Uluğ Bey'in Semerkant'taki rasathanesinde yetişen Ali Kuşçu, dönemin en saygın bilim insanlarındandı. Fatih, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın elçisi olarak gelen Ali Kuşçu'nun bilgisine hayran kalmış ve İstanbul'da kalması için ona büyük bir servet ve saygı teklif etmiştir. Ali Kuşçu'nun bu teklifi kabul ederek Sahn-ı Seman Medreseleri'nin başına geçmesi, Osmanlı'da pozitif bilimler alanında bir dönüm noktasıdır. Fatih, onun derslerine katılarak ve onunla bilimsel tartışmalar yaparak bilime verdiği önemi bizzat göstermiştir.

Sabuncuoğlu Şerefeddin: Tıp Sanatının Öncüsü

Fatih'in himayesi sadece astronomi ve matematikle sınırlı değildi. Tıp alanında da dönemin en önemli isimlerinden biri olan Sabuncuoğlu Şerefeddin'i destekledi. Amasyalı olan Sabuncuoğlu, Cerrahiyyetü'l-Haniyye adlı, içinde 130'dan fazla cerrahi operasyonun minyatürlerle anlatıldığı, kendi dönemini aşan bir tıp eseri yazmıştır. Bu eserde, dağlama, kırık-çıkık tedavileri ve hatta bazı cerrahi ameliyat teknikleri resimlerle gösterilmiştir. Fatih'in bu tür bilimsel çalışmalara verdiği destek, imparatorluğun sağlık alanındaki gelişiminin de temelini atmıştır.

Rönesans'ın İstanbul'daki İzleri: Batılı Sanatkâr ve Hümanistler

Fatih'in vizyonunu çağdaşlarından ayıran en önemli özellik, Doğu'nun bilgeliğine olduğu kadar Batı'nın sanat ve felsefesine de açık olmasıydı. O, kendisini sadece bir Doğu hükümdarı olarak değil, aynı zamanda Roma'nın varisi evrensel bir imparator olarak görüyordu. Bu nedenle İtalyan Rönesansı'nın getirdiği yeniliklere büyük bir ilgi duydu.

Gentile Bellini ve Padişahın Portresi

Bu ilginin en somut ve en meşhur örneği, Venedik doçunun resmi ressamı olan Gentile Bellini'nin İstanbul'a davet edilmesidir. 1479-1481 yılları arasında İstanbul'da kalan Bellini, Fatih'in bugün Londra'da bulunan ikonik portresini yapmıştır. Bir İslam padişahının, Hristiyan bir ressama kendi suretini yaptırması, o dönem için inanılmaz bir cüret ve sanatsal meraktı. Bellini, sadece portre yapmakla kalmamış, sarayın duvarlarını mitolojik figürler içeren fresklerle süslemiş ve Fatih adına madalyonlar da basmıştır. Bu ilişki, iki medeniyet arasındaki en üst düzeydeki sanatsal alışveriştir.

Anconalı Ciriaco ve Antik Çağ Merakı

Fatih'in sarayındaki Batılı entelektüeller sadece ressamlardan ibaret değildi. İtalyan hümanist ve gezgin Anconalı Ciriaco gibi isimler, Fatih'in antik dünyaya olan merakını besleyen önemli figürlerdi. Ciriaco, Yunanistan ve Anadolu'yu gezerek antik anıtların çizimlerini yapan ve epigrafik (yazıt bilimi) çalışmalar yürüten bir "arkeologun atası" olarak kabul edilir. Fatih, Ciriaco'nun çalışmalarına büyük ilgi göstermiş, ondan Antik Yunan ve Roma tarihi hakkında bilgi almıştır. Bu ilgi, Fatih'in kendisini Büyük İskender ve Sezar gibi antik imparatorlarla kıyaslamasına ve "Kayzer-i Rum" (Roma İmparatoru) unvanını entelektüel olarak da benimsemesine yardımcı olmuştur.

Özetle, Fatih Sultan Mehmet'in sarayı, adeta bir medeniyetler buluşmasıydı. O, bir yandan Ali Kuşçu gibi Doğu'nun bilim güneşini kendi yörüngesine çekerken, diğer yandan Bellini gibi Batı'nın sanat yıldızını kendi sarayında ağırlıyordu. Bu bilinçli himaye politikası, onun sadece bir "yetenek avcısı" değil, aynı zamanda farklı kültürlerin en iyi yönlerini alarak yeni ve güçlü bir imparatorluk kimliği yaratmayı hedefleyen bir medeniyet mimarı olduğunu göstermektedir. Bellini'nin fırçası ile Ali Kuşçu'nun usturlabı, Fatih'in sarayında aynı çatı altında buluşarak onun evrensel vizyonunun en parlak kanıtlarını oluşturmuştur.

Diğer Yazılarımız

YUKARI ÇIK